19 Nisan 2024, Cuma
spot_img

CAN KANTAR: Sen neymişsin be “Değer Kaybı’ !

Hazine Müsteşarlığı ülkemiz için çok önemli bir kurum. Bugüne kadar duyduklarımı yazmamamın sebebi bu kurumu zan altında bırakmak istemememdi. Ama baktım ki bu Kurum içerisinde bazı gruplar kendi yetkilerini kullanarak bir ortam yaratmaya çalışıyor, bunu da medyayı kullanarak güçlendirmek istiyor. İşte tam orada devreye girmek zorunda kaldım. Meydan o kadar da boş bırakılmamalı. Çünkü işin diğer tarafında da bu millete hizmet vermeye çalışan düzgün bürokratlarımız var. Fakat kimin ihmali, suçu varsa da mevki ve kıdemine bakmadan cezalandırılmalı da diyorum. Burada ben ne yapmışsam öncelikle Hazine Müsteşarlığı’nın itibarını korumak, sonrasında da işini doğru yapan bürokratların üstüne çamur atılmasını engellemek için yaptım. Hazine’den açıklama geldi ve denildi ki, “Bu konu gündemimizde soruşturma devam ediyor.” Artık bu noktadan sonra diyecek bir lafımız olmaz. 

Gelelim bu kavganın çıkış kaynağına. Yani rant ve para kavgası bölümüne. Bedeni hasar tazminatları ile uğraşan sigorta şirketleri o karambol içerisinde Değer Kaybı Tazminatı’nı kucaklarında buldular. Önce çok önemsemediler. Fakat ‘Bedeni Hasar Tazminatlarındaki gibi organize “Hasar aracıları” devreye girdiğinde 1.5 TL ödeyecekleri tazminatlar 4-5 TL’ye çıkınca ‘Ne oluyor?’ demeye başladılar. Oto sanayinde tamirhane tamirhane gezen işsiz avukatlar ve eksperler bu işten bir gelir elde etmeye çalıştılar. Dosya sayıları arttı. Bu sayı artınca da Tahkim’e gelen dosyaları inceleyen ‘Hakemlik işi tatlı paraya dönüştü. Bu defa hakem olma işi ‘cazibe’li bir hal aldı. Sonra da bu kavgalar çıktı. “Hasar aracıları” tamirhaneler, bir kısım eksperler, Sigorta Hakemleri, bunların çalıştıkları bilirkişiler, işsiz avukatlar, hatta acenteler cümleten ‘tüketicinin hakkını koruyoruz’ şapkası altında sigorta şirketlerini soymaya başladı. 

ÜÇ TUHAF ÖRNEK!

Konunun facia bölümünü yansıtmak açısından üç örnek vereyim. Bir eksperFacebook hesabından ilan yayınlıyor. İlanda; “Değer kaybı tazminatınızı alırım” diyorTarafsız eksper bu işin peşine düşmüşse daha ne olsun. Diğer taraftan bir hakem bilirkişiye mail atıyor.  “Bu yıl dosyaları sadece sana göndereceğim, bana 10 bin TL ön ödeme yap” diyor. Bu mail’in Hazine yetkililerinin elinde olduğu iddiaları var. Gizli bir şey değil aleni yani. Bir üçüncü garip örnek de SAB Başkanı Doğan Şen’den. Kendisine saygı duyarım ama herhalde boş bulunmuş bir açıklama yapmış. Açıklamada; “Sigorta Acenteleri Birliği Derneği’nde bir avukat arkadaşımızı görevlendirdik.” Eee“Bu avukat arkadaşım siz acentelerin hukuksal sorunlarınıza yardımcı olacak.” Eee “Ama sigortalılarınızın Değer Kaybı Dosyaları’na da bakacak.” Vaay hizmete bak. Tamirhane tamirhane gezip kart bırakan işsiz avukatlar bir tarafta da bir acente derneğinde görev yapan yani musluğun başına oturan bir avukat. Bu avukat her kimse, iyi yere dükkan açtığı muhakkak. Bir Acente Dernek başkanı, bu değer kaybı ile ilgili çalıştığı şirketten, bu tazminatı sigortalısı adına tazmin etmeye neden yönelmez anlamakta güçlük çekiyorum. Sayın Doğan Şen, değer kaybı konusunda şirketlerin nasıl soyulmak istendiğini görmeyecek kadar saf mı? Hiç zannetmiyorum. Mesela Sayın Şen bir sigortalısının Anadolu Sigorta’daki Değer Kaybını almak için önce şirkete mi gider, yoksa bu avukat arkadaşımıza mı takip etsin diye iş verir, sormak lazım. 

ŞİRKETLER SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK MI?

Bu arada sigorta şirketleri de sütten çıkmış ak kaşık değil. Bu değer kaybı yönetmeliği çıktığında tüketicinin bunu duymaması için haberlere görüş vermediklerini biliyorum.  Şimdi sigorta hakemi olarak görev yapan eski sigortacı dostum bu yazılar üzerine beni aradı. Sigorta şirketlerinin ve hukuk departmanlarının bu işte sınıfta kaldığını ve ‘krizin bu hale gelmesinde en büyük sebep sigorta şirketleridir’ dedi. 

DEĞER KAYBI SORUNU MASADA 

Edindiğim bilgilere göredeğer kaybı tazminatı ile ilgili olarak bir çözüm şu anda gerek Bakanlık gerekse Hazine nezdinde masaya konulmuş durumda. Bunun nasıl hayata geçirileceği, kanunsa kanun, yönetmelikse yönetmelik çıkarılmasına çalışıyormuş. Yetkililer, bu yapılırken de ne tüketicinin ne de sigorta şirketlerinin mağdur edilmemesine özen gösterileceğini söylüyor. Bekleyip göreceğiz.

SINAVI KAZANANLAR ONAY BEKLİYOR

Bu arada sigorta hakemlik sınavına girip hiçbir tarafın mensubu olmayan, hakkında inceleme bulunmayan, sınava giriş ile ilgili her türlü vasfa sahip kazanmış kişilerin de hakkı yenmemeli diye düşünüyorum. Sınava giren kişiler belli. Şaibeli kişiler varsa bu kişilerin sınav sonucu bekletilebilir. Ama yukarıda bahsettiğim kişilerin de Hakemlik onaylarının verilmesi gerekmez mi? Bunlar da mağdur edilmemeli. 

TAHKİM TSB ÇATISI ALTINDA OLMAMALIYDI

Son olarak bu yazılarım sonrasında bir başka tartışma yaratacak konu ise Tahkim Komisyonu ve burada dosya bakan kamu personeli ve denetçilerle ilgili. Ben kurulduğunda karşı çıkmıştım. Ve ‘Sigorta Tahkim KomisyonTSRŞB yani yeni adı ile TSB çatısı altında kurulması doğru değildir” diye Dünya Gazetesi’nde yazı yazmıştım. Dönemin başkanı Sayın Hulusi Taşkıran bu yazım ile ilgili beni eleştirmişti. Bunu söylememin amacı; hakkı yenen sigortalı sigorta şirketini TSB çatısı altında bulunan Tahkim Komisyonu’na şikayet edecek. Bunun da etik olmadığını belirtmiştim. Gerçi sonuçlanan kararların çoğunun sigorta şirketleri lehine olmadığı açıktır. Ama neden böyle bir şaibe olsun ki. 

İşin diğer tarafı Sigorta Tahkim’de görev alan dosyaya bakan kamu görevlileri. Bence bu kısmı da etik değil. Halen sigorta şirketinde çalışıp da hakemlik yapan varsa o da etik değil. Kamu tarafını düzenleyen Devlet Personel Başkanlığı’nın bu konuda net bakışı var. Sigorta Tahkim Komisyonu nun TSB bünyesinde olduğunu söylüyor ve ekliyor: ‘Burada kamu personeli hem yasal açıdan hem de etik olarak menfaat sağlayamaz, para ile iş yapamaz. SDK çalışanlarını ‘denetimi altındaki teşebbüsten menfaat sağlama niteliği olarak görürüm.’ Bunun ile ilgili açıklayıcı maddeler şöyle:

657 sayılı Devlet memurları Kanunun 30’uncu maddesinde ‘Devlet memurunun denetimi altında bulunan veya kendi görevi veya mensup olduğu kurum ile ilgisi olan bir teşebbüsten doğrudan doğruya veya aracı eliyle her ne ad altında olursa olsun bir menfaat sağlaması yasaktır” hükmü yer almakta olup memurların denetimleri altındaki teşebbüslerden menfaat temin etmesi yasaklanarak tarafsızlıklarını korumaları konusunda bir amir hüküm getirilmiştir. 

Diğer taraftan 25/5 /2004 tarihli ve 5176 sayılı kamu görevlileri etik kurulu kurulması ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun 3 ve 7’inci maddelerine dayanılarak hazırlanan kamu görevlileri etik davranış ilkeleri ile başvuru usul ve esasları hakkında yönetmeliği ‘çıkar çatışmasından kaçınma’ başlıklı 13’üncü maddesinde ‘çıkar çatışması kamu görevlilerinin görevlerini tarafsız ve objektif şekilde icra etmelerini etkileyen ya da etkiliyormuş gibi gözüken ve kendilerine yakınlarına arkadaşlarına ya da ilişkide bulunduğu kişi ya da kuruluşlara sağlanan her türlü menfaate ve onlarla ilgili mali ya da diğer yükümlülüklere ve benzeri şahsi çıkarlara sahip olmaları halini ifade eder” 

HAZİNE ÇALIŞANLARI DOSYA BAKAMAZ ! 

Yani sözün özü Sigorta Denetleme Kurulu’nda halen görev yapan “Denetçiler” ve Sigortacılık Genel Müdürlüğü’nde görev yapan kamu görevlisi bürokratlar sigorta şirketleri ile ilgili hiç bir işten menfaat sağlayamaz, gelir elde edemez diyor. Özeti bu. Eee o zaman yıllardır burada dosya bakan kamu personeli ne olacak.  Devlet Personel Başkanlığı’nın bir yazısından Hazine’den kimsenin haberi yok mu? Haberi varsa bu konuda neden bugüne kadar bir işlem yapılmamış. Tuhaf bir durum. Şu anda Hazine’de bu soruşturmayı yürütenlere notum olsun. Bir de diğer tuhaf durum Hazine’de yapılan bir sınav ile ilgili. Bunda da bir usulsüzlük olduğu iddiaları var. Bu iddiayı ortaya atan ile bu iddiaları soruşturan kurumun ve bu raporu hazırlayan kişinin kim olduğu konuya taraf olup olmadığı bu raporların güvenirliliği açısından önemlidir. Ortada sınava girip kazanamayan SDK çalışanı var ve bu konu denetleyiciler tarafından denetliyor. Ne kadar sağlıklı bir sonuca ulaşılabilir ki. Şimdi de Hazine Müsteşarlığı’nın açıklamasında yer verdiği soruşturmayı kim yönetiyor. Bana bile sigorta şirketleri ve kamu tarafından üstü kapalı telkinler geliyor:  ‘Tamam Can Bey artık yazma’ diye. Artık sektör şirketlerine nasıl bir korku salınmışsaBu yakın gelecekte beni de etkileyebilir. Sektörde Hazine kökenli çok sayıda üst düzey yönetici de var. Şayet böyle bir şey olduğunda da bunu da açık yüreklilikle dile getireceğimden kimsenin endişesi olmasın. Belli ki burada bir sorun var. Bunun acilen çözüme kavuşturulması gerekiyor. Ya bu kişiler yerini yeni arkadaşlara devretmeli ya da oraya buraya korku salayım, oraya buraya adamımı yerleştireyim derdinden vazgeçip asli görevlerine odaklanmalılar.  Başka çıkış yolu yok. Ben bir kere “Kral çıplak” dedim, gerisi benim için çok daha kolay. Daha çok şey var yazacak, bana bilgiler de yağıyor. Soruşturma bitsin söyleyecek şey kalırsa onları da söylerim. 

Öte yandan bu işlere bulaşmamış, bu taraflara angaje olmayan bürokratları bu yazılarımda tenzih ediyorum. Aralarında pırıl pırıl insanların olduğunu biliyorumİnşallah önümüz aydınlık bu sorunları da atlattığımız da. Hazine Müsteşarlığı, sigorta şirketleri, acenteler, brokerler, eksperler ve bu işten ekmek yiyen tüm sigorta endüstrisi tüketiciye nasıl daha iyi hizmet veririme odaklanmalı. Tabii biz gazeteciler de. 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER