28 Mart 2024, Perşembe
spot_img

KONTRA SİGORTACI: Yanlışları konuşalım ki doğruları bulabilelim (2)

kontraGeçen ayki yazımızda sektörde gördüğümüz yanlışları yazmaya başlamıştık ve özet olarak sektörün fiyatlama politikalarında ve iş planlarında gördüğümüzü düşündüğümüz yanlışları ifade etmiştik. Bu ay da aynı hızla devam edelim istiyoruz.

Kontra Sigortacı

Sektörün son yıllarda en çok aksayan yönlerinden biri de devletle olan ilişkileri. Sektörümüz her nedense, reasürans şirketi kökenli olan ve çok uzun yıllar birlik başkanlığı yapmış olan duayenimiz görevini bıraktığından beri devletle uyumlu bir görüntü sergileyemiyor. Bunu söylerken kimseye haksızlık etmeyelim, son 10 yıllık dönemde yasa çıktı, pek çok mevzuat yayınlandı ve adeta sektör yeniden formatlandı. Dolayısıyla devletle çok daha fazla mesaide bulunuldu ve anlaşmazlıklar da muhtemelen bu yüzden oldu.

Duayen başkandan sonra tecrübeli sigortacı da başkan oldu, sonrasında en büyük şirketlerden birinin genel müdürü başkanlığı üstlendi, peşine murakabe kökenli genel müdür ve sonunda şu anki başkanımız geldi. Hepsi kendilerince gayret gösterdiler ancak son çıkan kanun taslağına bakılacak olursa ilişkilerin istenen yakınlıkta olamadığı anlaşılıyor.

Şapkayı önümüze koyalım

Burada suçlu aramaya gerek var mı bilmiyorum. Muhtemelen her iki tarafın da kendini haklı çıkaracak argümanları vardır. Ancak şunu biliyorum ki bu anlaşamamazlık durumundan devlete bir şey olmuyor ama sektör çok şey kaybediyor. Artık geçmişe çizgi çekip beraber ileriye bakmanın yollarını aramak gerekmez mi sizce de?

Tabi bunları söylerken bizde var olan uzlaşma kültürünün eksikliğini de bilmiyor değilim. Ayrıca yukarıda bahsettiklerimden sadece Hazine de anlaşılmamalı. Adalet mekanizmasından tutun parlamentoya, emniyet güçlerinden Çalışma Bakanlığı ve Maliye’ye kadar birçok devlet kurumunda (son yıllarda artmış olan ivmeye rağmen) sigortacılık yeterince yer alıyor mu sizce? Sanırım almadığını hepimiz kabul ediyoruz.

Peki neden? Burada suçu kolaylıkla başkalarına atabiliriz tabii. Ama sonuçta bütün bu eksikliklerden kim zarar görüyor? Tabii ki yine sigorta sektörü ve bu sektöre yatırım yapanlar. Bakın sadece bir örnek vereyim. Bildiğiniz üzere şu an parlamentoda çıkması beklenen ve sektörün en çok kanayan yarası olan bedeni tazminatları düzenleyen bir kanun tasarısı var. Bu tasarı yasalaşırsa ve bununla ilgili içtihat da oluşursa sektör en önemli açığını kapatmış olacak.

Şimdi düşünelim, bu kanun şimdi değil de bundan beş yıl önce çıkmış olsaydı sektör şu an ne durumda olurdu. Şapkamızı önümüze koyalım, neden biz bunu bugüne kadar yapamadık? Ve hala da iş bitmiş değil, kanun çıksa bile bunun doğru şekilde uygulamaya dönüşmesi için hepimizin çaba sarf etmeye devam etmesi gerekiyor. Zira bankacılık ve sigortacılık kanununda açıkça belirtilen maddelerin hilafına birçok içtihat şu an canımızı yakmaya devam ediyor.

O halde yapılması gereken, suçlu aramayı bırakmak ve bir an önce bu kurumlarda daha fazla etkin olmak için ne gerekiyorsa onu yapmak. Hatta daha somut olmak gerekirse yapılan projelerin en başına devletle olan ilişkilerin daha etkin yönetilmesini koymak ve bu konuda gerekirse profesyonel destek alarak bir an önce işe koyulmak…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER