19 Nisan 2024, Cuma
spot_img

Ankara/ Akyurt şehir selleri neden doğal afet olamaz?

Ankara/Akyurt şehir selleri gibi doğal afet olmayan durumda bile maddi kayıp ve can kayıpları bu kadar fazla ise gerçek yüzü ile tanışmadığımız afetler yaşanınca sonuç ne olacak?

Mustafa Nazlıer/SİGORTAMEDYA

İklim değişikliği yeni hasar modelleri oluşturmaktadır. Henüz karşılaşmadığımız farklı birçok hasar modeli yakın gelecekte karşımıza çıkacaktır, ancak bunlar öngörülebilir ve önlem alınabilir durumlardır.Önlem alınmaz ise ciddi maddi kayıpların yaşanması, hatta can kaybı yaşanması kaçınılmaz olacaktır. İklim değişikliğinin en basit hali ile yüzleşirken ülkemizde can kayıpları olması düşündürücü. Acaba doğal afet olmayan durumda maddi kayıp ve can kayıpları bu kadar ise gerçek yüzü ile tanışmadığımız afetler yaşanınca sonuç ne olacak?

Son yıllarda küresel iklim değişimi konusu sürekli gündem yaratmaktadır. Küresel ısınma sebebiyle küresel su döngüsü alt sistemleri yoğunlaşmakta ve bu da birçok bölgede sel manyetüdü (miktarı-boyunun) ve sıklığının artmasına sebep olmaktadır. İklim değişikliği sebebiyle hava tahmini zorlaşmış, yağışlar değişken hale gelmiş ve şiddetli yağış-fırtına ihtimalleri artmıştır. Şiddetli oraj (yıldırımlı fırtına) yağışlarının sıklaştığı gözlemlenmektedir. Kentsel bölgeler, yapılaşmanın olduğu bölgeleri, çevresindeki alanlardan daha sıcak olduklarından ve ‘kentsel ısı adası’ adı verilen lokal hava sirkülasyonu oluşturduklarından, yıldırımlı fırtına aktivitesini artırabilmektedir. Toz parçacıkları, üzerilerinde bulutlardaki nemin yoğunlaştığı çekirdekler olarak görev yapmakta ve bu da nihayetinde şiddetli bir yıldırımlı fırtınaya dönüşme ihtimali olan yağmur damlacıklarının oluşumuna yol açmaktadır. İklim değişikliği de dolaylı olarak şehir selleri kavramını daha sık duymamıza neden olmaktadır.

Şehir selleri etkinliğini artırıyor

Küresel ısınmanın ülkemizde yarattığı en belirgin örnek şehir selleridir. Bu kavram artık ciddi gündem oluşturmaktadır. Şehir selleri mevsim gözetmeksizin her an ve engellenemez biçimde etkinliğini artırmakta ve yoğunlaşmaktadır. Şehir Sellerigünlük yaşamın parçası olarak hayatımızda yer alacaktır. Kaçınılmaz ve artık rutin olan bu iklim döngüsü olağanüstü yağış tanımını tartışmaya açar. şöyle ki; geçmiş yıllara dayanan istatistiksel yağış oranları dikkate alınarak en yüksek veriler ışığında şehir ve alt yapı planlamaları ile inşaai yapılanmaların oluşturulduğu ülkemizde büyük şehirlerin tamamı çok eski planlamalara dayalı olarak yerleşkelerinde son durumlarını almıştır. Ayrıca yasak yapılanma, kaçak yapılanma, imar kirliliği, altyapı yetersizliği ve bakımsızlığı v.b türünden olumsuzlukların tamamı mevcuttur. Bu sorunlara çözüm yaratacak yönetimler yerel yönetimler ve ülkemizin ilgili kurumlarıdır. Uzmanlar ile uygulamacılar arasında hiçbir bağlantı ve iş birliği de bulunmamaktadır. Tüm durumlar göz önüne alınarak şehirlerdeki sel risklerinin yönetilmeye başlaması gereklilik değil,  zorunluluktur.

Bu koşullarda, şehir selleri riskinin sürdürülebilir biçimde yönetilmesi, kentlerde yaşayan topluluklar ve sorumluluğu üstlenen yetkililer için giderek daha zor bir görev haline gelmektedir. Ne yazık ki, dünyanın her yerinde birçok şehir, giderek zorlaşan bu göreve ayak uyduramamaktadır. Bununla birlikte, sel riski karşısında daha etkili bir müdahaleyi engelleyen şehir sel yönetimlerinin ortak özelliği, tek sektörlü yaklaşımdır. Şehir seli yönetimi çoğunlukla, sellere ilişkin dar bir bakış açısıyla gerçekleştirilmekte ve mekansal, ekolojik, politik ve sosyo-ekonomik açılar göz ardı edilerek, yalnızca hidrolik ve mühendislik açılarına odaklanılmaktadır. Bu dar bakış açısı sellerin önlenmesi ya da tam kontrolünün gerçekleştirilmesine yönelik olup, bu çaba gerçeklikten oldukça uzaktır. İnsanların sel konusunda direncinin artırılması, sel ile yaşanabilmesine olanak tanımaktadır.

Türk Dil Kurumu’na göre Doğal afet; “İnsan eliyle önlenemeyen sel, fırtına, deprem, dolu vb. felaketlerin her biri/baş belası olarak” tanımlanmaktadır. Eğer tanım, insan eliyle önlenemeyen bir olay olarak yapılıyorsa son dönemde ülkemiz genelinde meydana gelen afetlerden ne kadarının doğal afet olduğunu sorgulamamız gerekmektedir. Çünkü son yağışlarda meydana gelen şehir sellerinin tamamına yakını insan eliyle önlenebilir durumdadır ve hatta insan eliyle zarara yol açılmıştır. Doğal afeti de suçlamanın bir sınırı olmalıdır.

Geçtiğimiz hafta etkili olan şiddetli yağışlar ülkemiz genelinde çok sayıda sel / su baskını olayının meydana gelmesine neden olmuştur. Çok sayıda konut ve işyeri su altında kalmış, ciddi maddi kayıp meydana gelmiştir. Yapılan ilk değerlendirmelere göre sadece Ankara ilinin Akyurt ilçesinde direkı maddi – fiziki hasar rezervinin 5 milyar TL seviyelerinde olduğu tahmin edilmektedir.  Bu tutarın 2 milyar TL olan kısmını bizzat inceliyoruz.

100 kişiden 5 kişi ıslanıyorsa bu doğal afet değildir

Doğal afet açıklandığı üzere insan eliyle önlenemeyen bir olay olarak tanımlanıyor ise aşağıdaki uydu görüntüsü üzerinde yer alan bölgelerde insan eliyle oluşturulan yapışık risklerin hasar olarak ortaya çıkması doğal afet olarak tanımlanabilir mi? Katastrofik tanımına göre bir olay olabilmesi için tüm alandakilerin eşit düzeyde etkilenmesi esastır.  Herhangi bir  yağışta alanda bulunan 100 kişiden 5 kişi ıslanıyorsa bu doğal afet olarak tanımlanamaz… Sadece hasar görenler özelinde incelenir ve asla katastrofik değildir.

Akyurt bölgesinde yapmış olduğumuz İlk incelemelerimize göre;

Bölgelere göre farklı hasar karakteristikleri tespit edilmiştir. Aşağıdaki krokide işaretleme yapılan alanlar yoğun hasar meydana gelen bölgeleri ve farklı hasar karakteristiklerini ifade etmektedir. Doğal Afet bölgesi olarak tanımlanamayacak bu bölgelerde meydana gelen sel olayı farklı kurumların sorumlulukları sebebiyle meydana gelmiş durumdadır. Bu yönü ile bölgede meydana gelen zararların sorumlu kurumlar tarafından karşılanması veya üstlenilmesi kaçınılmazdır.

Bunun hukuk yolu ile gerçekleşmesine izin vermeden sorumlu kurumlar doğrudan gereğini sağlayacak iken maalesef bir kaçınma vardır. Sonucunda bir kısım kişi ve kuruluşların zarar gördüğü olaylarda doğrudan sorumluların üstlenme yaparak zararı en aza indirmeleri seçenek iken uzatılan süreçler ülke ekonomisini de etkileyecek düzeyde soruna dönüşmektedir. Hasarlı alanların her biri ayrı hasar mekanizması ortaya koyduğundan,  gerçekleşen olayları yapış ile ilişkilendirip doğal afet demek olanaklı olmamaktadır. En azından bilim bunu kolaylıkla ortaya koymaktadır.

Yukarıdaki krokide yer alan numaralara göre;

1. Bölge: Büğdüz deresi yer almakta, doğu batı yönünde uzanmaktadır. Akış batı yönüne doğrudur. Yoğun yağış sonrası bina çatılarından gelen su altyapı yetersizliği sebebiyle tahliye edilememiş, bölgede bulunan binalarda muhtelif hasarlar meydana gelmiştir. Binaların “Yapı Kullanma İzin Belgeleri”nin bulunduğu kabul edilirse çatı suyunun tahliye edilememesi bina çevresinde bulunan belediyeye ait drenaj sistemindeki tıkanma, taşma nedeniyle geri tepme ve çatı noktasından itibaren taşarak suyu içeri sızdırması büyük olasılıktır. Saha incelemelerimiz sırasında geriye doğru taşan rögar görüntüleribu durumu destekler niteliktedir. Yağmursuyu drenaj sisteminin iyi çalışmamasının Büğdüz deresinde yeterli düzenlemenin, temizleme vb çalışmaların yapılmaması/yeterince yapılmamasından kaynaklanmış olabileceği araştırılmaktadır.

2. ve 3. Bölge: Her 2 bölgede Akyurt karayolunun doğusunda, karayolunun altından geçen menfezlerin bulunduğu noktalarda yer almaktadır. Su dolan tesislerin bahçesi kamuya ait yol olarak devamı ise özel mülkiyette gözükmektedir. Karayolunun altından geçen menfezin çıkış noktası yine özel mülkiyettedir. Suyun doğal hareketi dışında sağ sol yaparak tahliyesi gibi bir durum söz konusudur. Ayrıca yolun karşı tarafında yapılan hafriyatlar sırasında yeni kanallar açılarak arazinin doğal yapısının bozulması, karayolu boyunca suyun yüzeyden akarak menfezlere gidişinin tıkanmalar nedeniyle mümkün olmaması ve suyun yolu aşarak düzensiz biçimde karşı taraftaki tesislere dolması durumu yaşanmıştır. Karayolu altından geçen menfezin devamında suyun doğal akışı yapılaşma ile engellenmiştir.

4. Bölge: Havaalanı çevresindeki duvarın çeşitli noktalarda yıkılması, 4a ve 4b noktalarında ise havaalanı sınırları içindeki çevre duvarına genel olarak paralel olarak uzanan servis yolunun 2 noktadan yarılması doğal nedenlerle değil iş makinaları ile gerçekleşmiştir. Çevre duvarı ve servis yolunun standartlara uygun yapılıp yapılmadığı inceleme konusudur. Doğusunda kalan alanlardan gelecek yüzey suları ile Balıkhisar mahallesi/köyü içinden geçen dereyi engelleyecek şekilde yapıldığı, buralarda yer alan büz/menfez vb yapıların yetersiz olduğu, yoğun yağış sonrası tahliye olamayan suların geriye doğru şiştiği ve bu durumun yaratacağı olumsuzlukları engellemek için bir kurum tarafından gece saatlerinde çevre duvarının 5 noktada, servis yolunun ise bunların 2 tanesi hizasına gelecek noktada yıkılarak su akışının sağlandığı anlaşılmıştır. Bu akış işletmeleri su basmasına neden olmuştur.

5. Bölge: Bu ve yakınındaki tesisler 4’üncü sırada anlatılan duvar/yol yıkımı ve biriken suyun akışının sağlanması sonucu hasar yaşamıştır.

Bu değerlendirmeler ışığında bölgede en az 5 farklı hasar karakteristiğinin bulunduğu tespit edilmiştir. Her bölgede hasar karakteristiği farklıdır. Ancak bu bölgelerde meydana gelen hasarların tek ortak yönü hasar sebebinin Doğal Afet olmamasıdır. Bu nedenle sorumlu kurumların tespit edilmesi ve işletmelerde oluşan zararların tazmin edilmesi gerekmektedir. Bölgede çalışmalarımız devam etmektedir…

Kök sebep inceleyen Forensıc çalışanları, konusundaki uzman bilim insanları ile somut ve objektif çalışmaları ortaya koyduğunda doğal afet neye dendiği belirgin olacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER