24 Nisan 2024, Çarşamba
spot_img

Covid-19 Avrupa’da popülizmin yeniden canlanmasını tetikleyecek mi?

Marsh Türkiye Yönetim Kurulu Başkan Vekili Servet Gürkan, şahsi blog’unda Avrupa’nın Covid-19 karşısında tutunacağı tavırları yorumladı. Gürkan’ın “Covid-19 Avrupa’da popülizmin yeniden canlanmasını tetikleyecek mi?” başlıklı makalesi şöyle…

Bu günlerde sürekli Covid-19’un riskleri, bunların nasıl yönetileceği, sigorta çözümleri ve salgından korunma yöntemlerinin ne olduğunu konuşup tartışırken; bu yazı ile parçası olduğumuz dünyamızdaki politik gelişmeleri de anlayarak fikir ve görüş geliştirelim düşüncesiyle o tarafını da hatırlatmak istedim.

Batının, Covid-19’a verdiği zayıf tepki nedeniyle ortaya konan hızlandırılmış düşüşün raporları, sadece Çin’deki liderlik çevreleri arasında değil; aynı zamanda Avrupa ve ABD de de cazip bir anlatı haline gelmiş durumda. Avrupa’da pandemiye karşı verilen bölük pörçük ilk tepki, İngiltere deki kaotik ilk tepkiler ve bunun ABD de verilen en zayıf şekline kadar bu hikayeyi besleyen çok sayıda anekdotsal kanıt mevcut.

Felaket tellalları Covid-19’u sadece batılıların yaşam ve geçimi için bir tehdit olarak görmüyor; aynı zamanda virüsün  batı değerlerinin ve kurumlarının erozyonunu hızlandırması nedeniyle  hükümet biçimlerine karşı da bir tehdit olarak görüyorlar ve; geleceklerinin pandeminin kalıcı etkileri ne olursa olsun; ülkelerin acil durumdan ne kadar hızlı ve başarılı bir şekilde çıktıklarına bağlı olduğunu belirtiyorlar. Avrupa, fırtınayı hafifletmek, parçalanma ve düşüşe işaret eden son eğilimleri yavaşlatmak; hatta tersine çevirmek için siyasi cesareti toplayabileceğine dair işaretler gösteriyor.

Örneğin son yıllarda Avrupa’da popülistlerin istemeden dönmesine yardım ettiği düşünülen Almanya’nın Şansölyesi Angela Merkel; şansölyeliğinin son dönemlerini Avrupa’yı milliyetçi güçlerden kurtarmaya adadı.

Büyük Kurtarma Fonu;

Bunu yapmak için nihayet Fransa Başkanı Emmanuel Macron ile güçlerini birleştirdi. Almanya ve Fransa kısa süre önce, darp edilen Avrupa ekonomisi için 500 milyar Euro’luk bir kurtarma fonu önererek;  27 Mayıs’ta açıklanan AB Komisyonunun kendi kurtarma fonunun önünü açmaya çalışıyorlardı. Amaç, Avrupa ekonomilerinin toparlanması ve Demokratların kıtanın daha savunmasız bölgelerindeki son ivmesini durdurmaktır.

Şansölye Merkel’in koalisyon müttefiki muhafazakar Bavyera CSU-Christian Social Union (Hıristiyan Sosyal Birliği) Başkanı Markus Soeder; AB Komisyonunun 750 milyar Euro değerindeki daha iddialı teklifini savunmasa da; bu olmadan İtalya’nın Euro bölgesini ve hatta AB’yi tamamen terk edebileceğini söylemektedir.

Almanlar, İtalyanların yarısının AB’den ayrılmayı tercih ettiğini ileri süren anketler tarafından ürkütülmüş durumda. Anketler, aynı zamanda şimdilik Alman vatandaşlarının çoğunun İtalya gibi en kötü etkilenen ülkelerle daha fazla dayanışmayı desteklemeye istekli olduklarını da gösteriyor. AB’nin geleceğinin tehlikede olabileceği ve Almanya’nın tek başına ve tehlikelere açık kalabileceği korkusu, şimdilik zengin Kuzeyden zayıf Güneye kalıcı finansal transferlere doğru kaymanın daha tipik endişelerinin önüne geçiyor.

Siyasi Momentum; oy oranının tek haneli sayılara indiği anketlerle mücadele eden aşırı sağcı demokrat parti olan AfD’nin kavgaya tutuşması ile, şimdilik Merkel’in  yanında. Bu arada Şansölye Merkel’in oyları da istikrarlı bir şekilde yükseldi. Bu böyle sürmeyebilir, ancak Almanya’yı dramatik bir Covid-19 ikinci dalgası olmadan yeniden harekete geçirmeyi başarırsa, Şansölye Merkel Avrupa gemisini sabitlemek için gereken siyasi sermayeye sahip olabilir.

Merkel için daha acil öncelik

Paylaşmak; popülizmin yıkıcı etkisini azaltmaya çalışmak, Almanya Başbakanı Angela Merkel için kapsayıcı hedeflerden biri haline geliyor. Tabii ki, Macaristan gibi popülist hükümetler, demokratik kurumları daha da zayıflatmak için mevcut krizi kullanıyorlar. Ancak Şansölye Merkel için daha acil öncelik İtalya’daki krizi kontrol altına almaktır. Ama orada bile, popülizm aniden savunmaya geçmiş  gibi görünüyor. Anketler Matteo Salvini’nin milliyetçi birliği “Lega” nın, son Avrupa seçimlerinde elde ettiği sonuçların uzağında, yüzde 30 eşiğinin çok altında oy alabileceğini gösteriyor. Salvini’nin sert kişisel siyaset tarzı, parıltısının bir kısmını kaybetmiş gibi görünüyor ve kendi partisinin birçok üyesinin alternatifler aradığı bildiriliyor.

Macron mücadele ediyor; ancak İtalya, Covid-19’un verdiği ağır kayıplar nedeniyle Şansölye Merkel’in en acil ilgisini hak ediyor olsa da, Şansölye Merkel’in yardım etmeye çalıştığı tek ülke değil.

Fransa da popülist çözümlere daha kararlı bir şekilde kayma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Başkan Macron, salgın sırasında evinde siyasi olarak acı çeken birkaç liderden biridir. Partisi yakın zamanda Parlamentodaki salt çoğunluğu bile kaybetti. Şansölye Merkel, Başkan Macron’un Avrupa’da gemisini yerinde sabitlemek için başarıya ihtiyacı olduğunu biliyor gibi görünüyor.

En sonunda  Şansölye Merkel şüphesiz kendini koruma görevini yerine getiriyor. Alman basını,   Covid-19’un küreselleşmeye vereceği zararla ilgili raporlarla dolu. Alman medyasının çoğu, güçlü yönlerine odaklanmak yerine, Almanya’nın Avrupa’ya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğuna işaret ediyor. 2008 deki mali krizin sonuçlarıyla yapılan karşılaştırmalar cazip gelse de, mevcut bağlamda, en azından geleneksel bir Alman bakış açısıyla bu yanıltıcı görünmektedir.

O sırada Çin, Alman ürünlerine bir alıcı olarak müdahale etti ve ihracata dayalı ekonomisinin hızla geri dönmesine izin verdi. Çin’in bu rolü bir kez daha oynayabileceği şu anda belirsiz.

Doğudaki kara bulutlarda azalma yok

Doğuya bakıldığında, Berlin ufukta toplanan kara bulutlarda azalma olmadığını fark eder. Çin ve ABD yeni bir soğuk savaş biçimine yönelebilirler. Başkan Donald Trump’ın ikinci bir başkanlık dönemi olmadığı takdirde bunun değişip değişmeyeceği belli değil. Washington ve Pekin arasındaki rekabet, Almanya’nın tarafsız bir duruş sergilemesini giderek zorlaştırıyor. Berlin de Çin’in Avrupa ülkelerini etkileme ve potansiyel olarak şantaj yapma çabalarından bıkmış durumda. Hükümet, Alman varlıklarını Çinin satın almasından koruma ihtiyacı konusunu giderek daha fazla seslendiriyor.

Bu çerçevede, popülizmin yıkıcı etkisini azaltmaya çalışmak Alman lider için kapsayıcı hedeflerden biri haline geliyor. ABD bile şu anda tutarsız tutumlarıyla güvenilir bir müttefik olarak görülmüyor.

Bütün bunlar Şansölye Merkel’in Avrupa’ya desteği neden iki katına çıkardığını açıklamaya yardımcı oluyor.

Önümüzdeki haftalarda, Merkel son yıllardaki popülizmin Avrupa siyasi söylemine ne kadar zarar verdiğini anlayacaktır. Bu, onun en isteksiz AB müttefikleriyle olan kaldıraç etkisini engelleyebilir. Ancak Şansölye Merkel, popülizm ve parçalanma konusundaki son trendlerin halen tersine çevrilebileceğini umuyor.

Not: Burada ifade edilen görüşler, medyada yer alan veya bireysel olarak katkıda bulunanların görüşlerinden derlenmiş olup herhangi bir kuruluşun görüşleri değildir.

KAYNAK: SERVET GÜRKAN

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER