18 Nisan 2024, Perşembe
spot_img

‘Sağlımız da mücevherlerimiz kadar değerli onu da sigorta ile korumalıyız’

Sigorta Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen Sigorta Buluşmaları’nda sağlık sigortaları masaya yatırıldı. Düzenlenen panelde konuşan Prof. Dr Osman Müftüoğlu; “En önemli varlığımız sağlığımız. Nasıl boynumuzdaki altın veya inci bir kolyeyi korumak için bankadan kasa kiralıyoruz. Bunun için belli bir kira ödüyoruz. Bu nedenle sağlığımızı da kasada saklamaya ve bunun karşılığında bir bedel ödemeye hazır olmalıyız. Bunun için sağlık sigortamızı yaptırmalıyız” dedi. 

Pandemi ile birlikte insanların sağlık farkındalıkları ve sağlık sigortalarına olan ilgileri arttı. Özellikle pandeminin ilk gününden itibaren teminat kapsamında olmadığı halde; ‘COVID-19 tedavi giderlerini teminat kapsamına alan sigorta şirketleri bu süreçte iyi bir sınav verdi. Türkiye Sigorta Birliği’nin önderliğinde gerçekleştirilen ‘Sigorta Haftası’ etkinlikleri kapsamında bu konuya da dikkat çekildi.

‘Sigorta Buluşmaları’ başlığıyla düzenlenen panelin konusunu sağlık ve sağlık sigortaları oluşturdu. Alanında uzman konukları sigorta sektörünün temsilcileri ile bir araya getiren panelde konuşmacı olarak Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, BUPA Acıbadem Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Gürcan ve Anadolu Sigorta Genel Müdürü Mehmet Şencan yer aldı.

Konuşmasında sağlığın en önemli varlığımız olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Osman Müftüoğlu; “Boynumuzdaki altın veya inci bir kolyeyi korumak için bankadan kasa kiralıyoruz. Bunun için belli bir kira ödüyoruz. Bu nedenle sağlığımızı da kasada saklamaya ve bunun karşılığında bir bedel ödemeye hazır olmalıyız. Bunun için sağlık sigortamızı yaptırmalıyız” dedi.  

Müftüoğlu, “Sağlığımıza da en az otomobilimize verdiğimiz değer kadar değer vermeliyiz. Çünkü onlar biz sağlıklıysak varlar. Bunun için sağlık sigortasını ihmal etmemeliyiz” diye konuştu.

Pandemi mücadelesinde hastaneler ve hekimler kadar bu imkânları halka sağlayan sigorta sektörünün de iyi bir sınav verdiğini söyleyen Müftüoğlu; “Pandemi sürecinde çoğu insan için önemli bir gider kalemleri oluşturan testler yapıldı. Tıp tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar akciğer tomografisi çekildi. Bunların hepsinin bir maliyeti var. Bu süreçte sigorta sektörü oldukça önemli bir rol oynadı” dedi.

Yeni pandemilere de hazır olmalıyız

Pandeminin toplumda sağlık farkındalığının artması ve sağlık sigortasının kavramının yayılması için iyi bir fırsat olduğuna dikkat çeken Müftüoğlu, şöyle devam etti: “Çok ciddi bir travma ile karşı karşıya kaldık. Buradan çok ciddi çıkarımlar yaptık. Bunu bir fırsata dönüştürülmesinin mümkün olduğunu düşünüyorum. Biz hekimler sigorta sektörü ile önceleri daha çok kronik hastalıkları konuşuyorduk. Ama anlaşıldı ki akut hastalıklara karşı da hep birlikte bir örgütlenme içinde olmalıyız. Yeni pandemiler de gelecektir. İnşallah yenilerini yaşamayız ama yeni pandemilere karşı da hazırlıklı olmalıyız.”

Eylül’de pandeminin bitiş düdüğü çalabilir

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, iki ay içinde hızlı aşılama çalışmalarının yapılması ile birlikte eylül ayında pandeminin bitiş düdüğünün çalınabileceğini söyledi. Müftüoğlu; “Şu anda resmi açıklamalara göre 5 milyon, gayri resmi olarak da 10 milyon civarında hastalığı geçiren kişi var. Dolayısıyla 20 milyon kişi hastalığa karşı bağışıklık kazandı. Bu iki aylık süreçte 40-50 milyon insanı daha aşılarsak ikinci doz gelmese bile ülke genelinde bir bağışıklık sağlanır” dedi.

Müftüoğlu, pandemiyi küresel boyutta kontrol altına alınabilmesi için ise önümüzdeki yılın mart ve nisan aylarını beklemek zorunda olunduğunu söyledi. En iyi aşının ise ilk ulaştığınız aşı olduğunu belirten Müftüoğlu, “40 yıllık bir hekim olarak söylüyorum. İlk bulduğunuz aşıyı olun. Bunu bir yangın örneği ile hep söylüyorum. Yangından kaçarken hangi marka araca bineceğiniz önemli mi? İlk bulduğunuz araba ile oradan kaçarsınız. İyi ya da kötü aşı yok. Güçlü ve tesiri az aşı var. Türkiye olarak aşılamada 10’uncu sıradayız. Bu bence kötü bir durum değil” değerlendirmesinde bulundu.

Sigorta sektörü kendini test etme imkânı buldu

Anadolu Sigorta Genel Müdürü Mehmet Şencan, paneldeki konuşmasında şirketlerin pandemiyi teminat altına almasının ciddi ve kritik bir karar olduğunu belirterek, “Sigorta sektörü birlik ve beraberlik içinde böyle bir karar aldı. Bu süreçte ciddi bir gider karşılandı. Bu dönemde sektör aslında kendini de test etmiş oldu. Sektör olarak iyi bir sınav verdik. Sigorta şirketlerinin sürdürülebilir güçlü bir sermaye ve güçlü bünyeye sahip olduğu ortaya çıktı. Tüm bunların yanında pandemi ile birlikte evden çalışma süreci başladı. Sektör zaten dijitalleşmeye iyi bir yatırım yapmıştı. Bu süreçte hızlı bir geçiş yaptı. Testi başarılı bir şekilde geçtiğimizi gördük” diye konuştu.

Pandemiden sonra sektörde hareketlilik artacak

Pandemi nedeniyle insanlarda her alanda bir enerji biriktiğini belirten Şencan, “Bitiş düdüğü çaldığı zaman toplumda bir akış olacağını görüyoruz. Batıda bunun sinyallerini görüyoruz. Bu potansiyel enerji bütün sektörlerde olduğu gibi sigorta sektöründe de hareketliliğe neden olacak. Tabi sigorta hayatın bütün alanlarına yansıyacak. Sağlık konusunda da ciddi bir erteleme ve birikme var. Bu bittiği zaman hemen sağlık sistemi eski ayarlarına kavuşacak. Bunu bekliyoruz” diye konuştu.

Şencan, pandemi sonrası sigorta sektörünü nelerin beklediğini ise paneldeki konuşmasında şöyle anlattı: “Şirketler giderler ile ilgili puanlarını hazırladı. Aktüerler önümüzdeki süreçlere bakarak değerlendirmelerini yapıyorlar. Özellikle dijital tarafta sigorta sektörü gayet iyi şeyler yaptı. Sağlık danışmanlığı hizmetleri devreye girdi. 24 saat sigorta şirketlerimiz bu hizmetleri vermeye devam ediyor. Çok da ilerledi. Bu alanda düzenlemeler yeterli değil. Uzaktan sağlıkla ilgili bu düzenlemelerin daha iyi bir olgunluğa kavuşacağını düşünüyorum.”

“Bir diğer husus ise bütünlük arz etmesi bakımından son dönemde gençlerin de Bireysel Emeklilik Sistemi’ne dâhil olması için çalışmalar yapıldı. BES sistemi ile bütünleşik bir ekosistem kurmak gerekiyor. Burada özellikle genç nüfusun özel sağlık veya TSS olabilir; bu tip ürünlerle entegre edilmesi sağlanabilir. Dijital tarafta uzaktan görüntülü hizmetlerin geliştirilmesi olabilir. Atılacak adımlar var. Burada önemli bir potansiyel olduğunu ve bunun önümüzdeki günlerde harekete geçeceğini söyleyebilirim. Sağlık branşı önümüzdeki günlerden önemli hamleler yapacaktır.”

Kamu ile sektör iş birliği yapılmalı ve sağlık harcama maliyetleri düşürülmeli

Türkiye’nin Gayri Safi Yurt içi Hasılası’nın yüzde 5’ini sağlık harcamalarının oluşturduğunda dikkat çeken BUPA Acıbadem Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Gürcan, şunları söyledi; “Döviz kuruna bağlı olarak bu rakam değişebiliyor. Toplam bir rakam söylemek gerekirse sağlığa ülke olarak yılda 40 milyar lira harcıyoruz. Bu rakamın çok küçük bir kısmını yani yüzde 5’lik kısmı özel sigorta sektörü tarafından finanse ediliyor. Sigorta sektörü olarak bizim rolümüz aynı SGK gibi. Biz bir finansman kuruluşuz. Elbette finansmanını bize yaptırmak isteyen kişilerin çokluğu payımızı artırır.”

“Neden diğer ülkelere göre sigorta sektörünün bu rakam içindeki payı düşük diye sorarsak bunun temel sebebi refah seviyesi. Kişi başı gelirimiz 10 bin dolar üzerine çıktığında özel sağlık sigortalarında hızlı artma eğilimi yaşanıyordu. Refah seviyesindeki düşüşle birlikte yavaşlama söz konusu. Bundan daha önemli olan bir diğer faktör ise o da kamu eliyle halka sunulan sağlık hizmetlerinin diğer devletlerin vatandaşına sunduğu hizmete kıyasla çok yüksek ve kaliteli olması.”

“Vatandaşın sağlık masraflarını finanse ettirmekle ilgili çok büyük bir endişesi yok. Biliyor ki kamu vatandaşın arkasında. Ama makro açıdan bakarsak bu ne kadar sürdürülebilir? Kamunun üstündeki bu yük ne kadar finanse edilebilir? Burada kamu ile birlikte el ele vererek finansman yükünün kamunun elinden alınıp biraz daha özel sigorta şirketleri ile paylaşılması bizim sektörün büyümesine de katkı sağlayacaktır.”

“Kamunun elinde önemli bir risk var. Bu riski paylaşmalıyız. Artık kaynak tek yöntemler farklı. Ya vergi yoluyla ya da ticari kanallarla bunu paylaşmalıyız” diyen Gürcan, konuşmasında bunu şöyle açıkladı: “Kamu ile daha fazla işbirliği yaparak vatandaşa sunulacak vergi teşvikleri sunabilmeliyiz. Örneğin SGK ile özel sağlık sigortasını aynı anda kullanan vatandaş için mükerrer sağlık sigortası oluşuyor. Bu noktada devletin sunacağı imkânlar ile vatandaşın özel sağlık sigortasına ilgisi artacak. Dolaylı olarak da kamunun üzerindeki sağlık harcamaları maliyeti azalacak.”

Sunulan ürünler farklılaştırılmalı ve kapsamı genişletilmeli

Artık insanların sağlıklı ve mutlu yaşam diye bir kavramı ön plana aldıklarına vurgu yapan Gürcan, “Özellikle belli bir gelir seviyesine kavuşan insanlar, pandemide sağlığıma daha iyi bakmalıyım diyenler sağlıklı ve mutlu yaşama odaklanma eğilimi içindeler. Bu noktada sağlık sigortacılığının daha da yukarıya gitmesi için tüketiciye sunulacak ürünlerin farklılaştırılması ve kapsamının  genişletilmesi gerektiğini düşünüyorum. Onların sadece hasta olduklarında yanında olan bir sigorta şirketi değil sağlıklı ve mutlu yaşam olarak hareket eden vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamada da yanında olan bir sigorta şirketi gördükleri zaman büyüme potansiyelinin daha çok yakalanacağını düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.  

Pandeminin negatif ve pozitif etkileri oldu

Paneldeki konuşmasında pandeminin getirilerinden bahsederken bunları pozitif ve negatif olarak ikiye ayıran Gürcan, şöyle devam etti: “Pozitif ne olur diyorsanız teknolojinin vardığı nokta ile insanların geldiği nokta arasında bir korelasyon problemi olduğunu görüyorum. Teknolojiyi kim oluşturuyor diye bakarsak teknoloji artık Z kuşağının elinde. Karar vericiler kim? Bizler yani X kuşağı. Operasyonel süreçler anlamında zihnimizin ve davranışlarımızın değişmesi ve geleceğin oyun planlarını bugünde yapmak gerek. Tele sağlık dediğimiz uzaktan kavramlar gün ve gün gelişiyor. Bu sistemin mevzuat çalışmalarının düzenlenmesi gerekiyor. Çağın getirdiği müthiş imkânlar var. Değişime düşünce yapımızdan başlamalıyız.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER